ortam çocuğu kamil adananın ortalama orta direk ailelerinden birinin oğludur. liseyi ortalama puanla girilen anadolu liselerinden birinde okuyup da ortalama puanla girilen bir üniversiteye gitmesiyle ket vurduğu bütün hayallerinin yolu açılmıştır artık. üniversite bu demek değilse ne demektir. gittiği şehir istanbuldur ortalama çocuk kamilin. bavulunu doldurup devletinin bütün ortalama türk çocuklarına sağladığı savaş şartlarından kalma devlet yurduna yerleşir. artık onun da bu şehirde kafasını sokacak bir odası, ruhunu barındıracağı bir gökkubbesi zehirli sokaklarında fink atacağı bir şehri tinercilerine iğrenerek bakıp caddelerinde ortalama eylemlere katılacağı über bir kenti olmuştur. üstelik boğaz köprüsünü geçerken "istanbul beni yenemeyeceksin ben seni yeneceğim" deme çiğliğinde bulunmamıştır. üstelik kamil üniversite birinci sınıfta saçını uzatacak ve askere giderken saçlarını kazıtacaktır. saçlar sınıfsal belleğin en önemli yapıtaşlarıdır.
kamil elinde çekçekli bavuluyla esenler otogarından bu koca şehre iner inmez anlar memleket sözcüğünün hangi imbiklerden damlayarak süzüldüğünü.böğrünün en orta yerine gelir oturur yumruk gibi bir boşluk. siktir çeker kamil boşluğa. 5 sene önce bitti Ortam Çocuğu Kamilin hikayesi. ama ben önsevişmeyi fazla uzatıp da zaten 44 tane olan hikayelerime bakma potansiyeli taşıyan izleyici sayımı daha da aşağılara çekmek istemem. hem zaten adanadan kopup da istanbula üniversite okumaya gelen ortalama bir gencin hayatını kim merak eder? nerde bu hikayedeki sürükleyici kısım? marjinal fayda? reaileteden kopuş? kafkaesk yan? kamilin hikayesi Lider Adana Seyahatten aldığı 38 numaralı cam kenarı koltukla başladı, ve 37 numaralı koridor koltukla bitti. bitmiş bir hikayenin gök yüzünde dolanan ses kalıntılarıyla oluşmuş bi hikaye bu. kim bir ses dalgasından daha mukavim olabilir ki?
ortam çocuğu kamil lider adana yazıhanesine gelir, kendinden emin. okumadığı kitaplarda ve izlemediği filmlerde geçen bütün öğretileri aşağı yukarı taşımaktadır ortam çocuğu kamil, ziyadesiyle yalnız. "pazar akşamı istanbula otobüsünüz var mı?" der. bu anda bütün adana gözlerini yummuş kamilin şehirden gidişine slow müzikle eşlik etmektedir. ortam çocuğu kamil yalnız olmasına yalnızdır, içli olmasına içlidir, en ahmet kaya şarkıdan bile daha ahmet kaya kıvamındadır lakin bütün bunlara rağmen özgüveni tavan yapmış durumdadır, esrik ve hüzünlü. "7de var 10da var 11de var" der ve soru işaretleriyle dolu lensli gözlerini ve kirli beyaz gömleğinin açık düğmelerini fırlatır kamilceğize. kamilceğiz de seçim yapman zamanının geldiğinin idrakiyle ve hasiktir işte geldik gidiyoruzun hüznüyle " 7 olsun bari" der ve ekler:" ben zaten hep 7 otobüsüyle yolculuk ederim" bu gereksiz eklentiyi neden yaptığını düşünüp kendi kendine fransızca küfreder kamil. üstelik kamil fransızca bilmemektedir.
adana otobüsüne biner kamil...
maskeli beşler, işçi güruhu, ağlayan çocuklar, memleketinden uzaklaşıp kaybolma hissi, michel foucault, funtoro, ülker dankek, ekstra şekerli çay, bolu dağı, izmit ve istanbul... çok sikimsonik bir son oldu yine farkındayım ama biraz daha zaman bulursam gelip bu kelimeleri ihtiva eden bişeyler karalayacağım... değerli dostum kamilden son bir cümle ile bitirsek daha nays olacak sanırım...
"bize çocukluğu öğretip büyümemizi beklemek ahmaklık değilse nedir?"
Son cümle 'Nerde bu olayın ayrıntıları, tamamı?' diye irdelediğim içsesimi öldürdü.:)
YanıtlaSilgüzel bağlamışsınız.:)