Her insan kendi cenazesinin imamı ve cenaze taşıtıdır. Öldüğün zaman acı acı çalan siren de insanların bir araya toplanmasını sağlayan kapitalizmin pragmatist çağrısıdır. Toplasan ve birbiriyle çarpsan içimdeki düşünceleri anlatmaya yetmez kelimelerim. Hem Balzac gibi bi adam da değilim ki bilmem kaç bin kelimeyle kendimi ifade edebileyim. Ama şunu söylemeliyim ki ben burada uyanıkken O da orada uyanıkken biz farklı şehirlerde farklı tavanlardan aynı büyük ayıları hayal ediyorken… tam da burada cümle kendi çocuğunu doğuramadı. Cümleye yüklem koymak onu hamile bırakmak ve çocuğun doğmasını beklemek değilse nedir?
Shostakovich’ten second waltz'i ıslıkla çalarak odanın köşesinde büzülmüş saatin saniyesinin sesli devinimini izlemektydim. “hiçbir şey düşünmemek çok şey düşünmekten daha zordur.” Diye okumuştum ilkokula giderken yeni yeni piyasaya sürülen falım sakızlarındaki falımda. Başkalarına “yaza yaza yaz geldi/çarşıya kiraz geldi/daha yazacaktım ama/mürekkebe zam geldi.” Şeklinde ilkokul teraneleri çıkarken bana baya baya Descartes denk gelmişti. Falım sakızlarının da hayatın içindeki diğer bütün olaylar gibi adamına göre muamele yaptığını o anda anladım.
Hayattaki her şey nefret edilmiş suretlerin yalanlarla dolu nabza göre şerbet sunması ve bu şerbeti içme hızını ölçmesidir. Nefret etmek, çoğu zaman içinde biriktirebileceğin ve dışa vurduğun zamanları ayarlamak zorunda kalacağın bir yoğunluğu da kendisiyle birlikte getirir, ve nefretini hangi şekilde ve nerede dışa vuracağını bilemezsen hapı yuttun demektir. Zira nefret insanın kendi kendini vurabileceği tek silahtır ve bir insandan nefret etmek onu sevmekten daha zordur.
Fuck of shostakovich deyip Wagner dinlemeye başladım. Odanın dağınıklığı, fanustaki balıkların dışkılamaya çalışmaları, sehpanın üzerindeki yemek artıkları, boş bardaklar ve diğer ıvır zıvır hiç ilgimi çekmiyordu. Filmlerin kötü adamlarını düşündüm. İsimlerini bilmediğim birçok kötü adam geçti aklımdan filmlerdeki rolleriyle, çok da fiyakalıydı hepsi, hem zaten iyi adamların iyi olma sebebi kötü olamayışlarıydı. Kötü olmak, güç ve zorluk dolu toplumsal aşağılanma ve toplumda hor görülmek gibi alışılmış dışı davranışları kapsadığından ve kötü olan kişinin iyi olmak gibi bi alternatifi olmadığından kötü olmak daha zordur. Kötülük, Baudelaire şiir yazarken onu izleyip sessiz kalabilmektir. Kötülük John lennon öldüğü sırada orda olup John lennon’ ı vuran çocuğa “şu tarafa gitti” diyerek adres göstermek ve sonrasında bu konu hakkında tek şey düşünmemektir.
Kötülük bir çiçek olsaydı eğer kuşkusuz bu çiçek kurutulmuş karanfilden başkası olamazdı. Kitap aralarında mutlu hatıralarla kurutulmuş karanfillerin zihinlerde bıraktığı o derin hüzün hissini başka hiçbir bitki bırakamazdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder