"Hiçbir şey Hayat Kadar Şaşırtıcı Olamaz. Yazı Hariç!"


21 Haziran 2017 Çarşamba

Arayan Gözlerim


Sabah 5te sönüyormuş mesela sokak lambaları, biliyor muydun lili? 

sokağının başında tüneyip belki balkona çıkar diye bekliyordum, ışıklar birden sönünce anladım sabah olduğunu. gayri ihtiyari saatime baktım, sabah tam 5ti saat. biliyor musun o anda en çok da sokak lambalarını düşündüm. ne çok lamba var. şu güzelliğe bak lili, yemin ediyorum hayat bize iltimas geçiyor. sokak lambalarının olmadığı sokak köşesinde beklerken sokak lambaları birden sönüverince anlıyor insan aslında orda olduğunu. kim bilir balkon karanlığına bakarken aslında nerelerdeydim lili. sokak lambaları birden yanınca anlamıştı ya hani üstad kaldırımlarda yağmur kokusu eşliğinde ona mecbur olduğunu ama onun yoksunluğunu, ben de o sabah ışıklar birden sönünce anladım. o an orda yani. tak diye. böyle bir kurşun beynimin ortasında delik açmış gibi anladım bundan on yıl sonra bir sokak köşesinde muhallebicinin oğlu filmindeki fikret kuşkan gibi donarak öleceğimi. ya da kör bir dilenci gibi. 

sonra ellerimle avuçlarımı ısıtmaya çalışarak, paltomun yakası kalkık yürüdüm lili. yürürken ayak seslerimi duyuyordum. çünkü ankarada sabah 5te kimse yürümez lili. su birikintilerine basmadan yürümeye dikkat ederken hiç ummadık yerden çıkıp paçama yapışıyordu pis sular.paltomun altında gümüş bir pelerin saklamak, ve gitmek isterdim. belki kudüse haçlı donanmasına katılmaya, ya da selahaddinin ordularına. ama gitmek isterdim lili, çünkü gitmek çok aşırı anakronik. paltomun cebinden kanyak şişesini çıkarıp bir fırt almadım, çünkü kanyak şişem yok. zaten beyoğlu da o eski beyoğlu değil.hem feyyaz da fenere gitti. demiştim ya lili gitmek gün aşırı romantik. 

iki sokak aşağıda oturuyorum zaten, iki sokak ne kadar uzun sürede yürünürse o kadar uzun yürüdüm. apartman kapısı kendine doğru güçlüce çekmezsen açılmaz. bisiklet sürmek gibidir apartman kapısı açmak, düşünmeden yaparsın. piyano çalmak gibi. sana piyano çalmayı bilmediğimi söylemiş miydim lili? evimin kapısını açmak o kadar zor değil, iteklesen açılır da, hırsızlar çalmak için değerli bir eşya olmadığını bildiğinden iteklemezlerdi. bir nüfus memurunun evinde ne olur be lili? dolapta kulüp rakım, fanusta iki balığım, sahaflardan kiloyla satın aldığım kitaplarım? sahi sana yeni aldığım kitaplardan bahsettim mi lili? bir kitap buldum tam 100 yıl önce basılmış."Sığır Sözleşmesi." amerikan hümorunun dünyaya sunduğu ender örneklerden. kimbilir kimler okudu o kitabı ben üç kuruşa almadan önce. limited edition üstelik.  soğuktan sıcağa girince lili, kılcal damarlar genişler, genişleyince içini gıdıklayan  bir işeme isteği gelir,  o istek geldiğinde lili karşı koymayacaksın. hemen koştum tuvalete. tuvalet kısmı biraz özel olduğu için buraya yazmıyorum. sonra üstümde kıyafetlerimle uykuya dalmadım. çünkü kıyafetlerle uyuyan sersefil bir memur çok fazla sabahattin aali değil mi? ben eşofmanlarımı giydim, balkona çıkıp sigaramı yaktım. karbonmonoksitlerin bacalardan yükselişini izleyerek çektim sigaramı. o anda emindem ki on yıl sonra öldüğümde mezar taşımda aynen şöyle yazacaktı:

O çok tatlı bir çocuktu ve kuşlarla konuşurdu.” 

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...